01 Mayıs 2024 Çarşamba

Osmanlı'da Yurtluk ve Ocaklık Sistemi-1

Giriş                                                          

 

Osmanlı devleti hâkimiyeti altına aldığı yerlerde, idari sistemde mutlak bir merkeziyetçilik yerine, bölgeleri özeliklerine göre esnek ve değişik idare tarzlarıda tatbik etmeyi uygun görmüştür. Osmanlı Devlet’inin elinde bulunan bölgelerin özelliklerine göre farklı idari sistemler uygulamasını bir neticesi olarak, beylerbeyliklere bağlı olarak, yurtluk-ocaklık ve hükümet diye anılan bir nevi irsi sancak beylikleride bulunuyordu. Bu tür sancaklara Osmanlı idari sistemi içerisinde bulunduğu bilinmektedir. Bazı araştırmacılar çeşitli vesilelerle bunların idari statülerini izah etmişlerdir.[1]

Osmanlılar fethettikleri bölgeleri durumuna göre mutlak bir merkeziyetçilik fikri ile hareket etmemişler, faydacı davranarak ihtiyaca farklı özellikleri sahip çeşitli idare şekilleri tesis etmişlerdir. Bu anlayışın sonucu olarak Adana, Çıldır, Trabzon, Şan, Rakka, Tunus, Bosna, Şehrizor ve daha çok İran sınırına yakın bölgelerde, Erkad sancağı (yurtluk-ocaklık) ve Hükümet diye adlandırılan bir tür irsi sancak beylikleri oluşturmuşlardır. Yurtluk-Ocaklık sancak sistemi Osmanlı Devleti tarafından daha ziyade Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da uygulanan bir idari yöntemdir. Osmanlı idaresi bu bölgeyide içine aldığı zaman birçok yerde aşiret otoritesine dayanan feodal hâkimler uzun yıllardır merkezi otoriteden uzak, bir nevi muhtariyet içerisinde siyasi varlıklarını devam ettirmekteydiler. Osmanlı idaresi bu hususu göz önünde bulundurarak bölgenin fethi sırasında hizmet ve itaatlerinde dolayı bu bölgeleri eski sahiplerine tevcih etmiş ve sancak beyliğini belli bir ailenin tasarrufuna bırakmıştır. Sancak beyi umumiyetle ölünceye kadar görev yapmaktadır. Bir suçu veya kabahati görüldüğünde yerine kardeşlerinden veya oğullarından biri atanabilmektedir. Bu sancaklarda klasik sancaklarda olduğu gibi tahrir yapılmakta ve Tımarlı Sipahi bulunmaktadır. Ancak beyliğini elinde bulunduran ailelerin üyelerine bazı imtiyazlı zeamet ve tımarlar verildiği görülmektedir. Ayrıca sancak beyleri kendilerine tahsis edilen hasları tasarruf etmekte ve sefer zamanında sancak sipahileri ve kendi halkı ile beraber savaşa katılmaktadır.[2] Yurtluk statüsü beylere kısmı bağımsızlık verdiği için bu statü kazanmakta önemli sayılmış yurtluk almak siyasete bir araç olarak kullanmıştır. [3]

1845 yurtluk ocaklık sisteminin kaldırılması Bayezid tarihinde önemli bir inkılap olarak nitelendirebilir. Bu şekilde sancağa atanan yeni statü İmparatorluğun yıkılmasına kadar sürmüş ve doğrudan devlet kontrolü daha somut bir şekilde sağlanmıştır. Bu yeni idare Klasik Sancak sistemine bir geri dönüş şeklinde algılanmamalı, hemen tüm kurumlarıyla modernleşen ve merkezileşen devletin bir yanması olarak görülmelidir. Yurtluk-ocaklık sisteminin kaldırılmasından sonra meydana getirilen yeni oluşumlarla Bayezid’de de diğer aşiretlerle meskûn sancaklarda olduğu gibi birer nahiye olarak örgütlendirilmiş ve bu vesileyle aşiretlerin başıboş dolaşmalarının önüne geçilerek idarede görev almaları sağlanmıştır.[4]

Yurtluk ve Ocaklık Nedir

Osmanlı öncesi dönemde daha çok, arazinin tasarrufu ve toprağın belli bir hizmet karşılığında kullanım hakkının belli bir kişiye, zümreye veya taifeye kaydıhayat şartıyla intikali yahut mülkiyetiyle ilgili olarak kullanılan yurtluk ocaklıkla benzerlik gösterir. Bu kelime ile aynı kökten gelen “yurt, yurtlu, yurt tutmak, yurt vermek” gibi tabirlere Türk İslam devletlerinde çokça rastlanır. Ancak yurtluk kelimesi Tarihi dönemlerde farklı anlamlar yüklenerek veya başka bir terimle birlikte kullanılarak kısmi değişiklilere uğramıştır. Çeşitli Türk devletlerinin kuruluş surecinde veya sonrasındaki fütuhat devirlerinde pay sahibi olan küçük atlı birlikler belirli yurtluk sınırları içinde konularak merkezi bir denetimin sağlanması amacıyla kendilerine tahsis edilen alanlara yerleştiriliyordu. “Orun geleneği” de denilen bu yerleştirme veya yurt verme düzeni Oğuz Han töresinin, Selçuk ve Osmanlı, hatta Cengiz Han yasalarının en başında yer alıyor ve törelerin temelini oluşturuyordu.[5]

Ocaklık kelimesi, Osmanlı öncesi dönemde kaynaklarda daha çok toprak tasarrufu ve toprağın karşılığındaki kulanım hakkının belli bir aileye irsen bırakılmış olması bağlamında zikredilir. Moğollar, İlhanlılar, Anadolu Selçukluları ve Anadolu beyliklerinde askeri iktalara emir veya sipahinin erkek çocuklarına intikal eden şekline ocaklık veya ocakzade tımarları denildiği bilinmektedir. [6]

Osmanlı’da Yurtluk-Ocaklık

Hükümet ve yurtluk-ocaklık sancaklar, Osmanlı Devleti’nin siyasî yönden hareketli olan hudut bölgelerinde bulunmaktaydı. Bunun en önemli sebebi, bu bölgelerdeki yerli beylerin nüfuzundan faydalanmak ve merkezî otoriteyi bir ölçüde bu beyler vasıtasıyla korumak ve tesis etmekti.[7] Osmanlı uygulamasında yurtluk ve yurt tabirleri daha önceki uygulamalardan farklı bir mahiyet göstermez. Çünkü bu tabirler bir çeşit arazi tasarrufu şeklini ifade eden bir anlam kazanmıştır. Ancak yurtluk kelimesi Osmanlılar’da çoğu defa ocaklık terimi ile birlikte kullanılmıştır. Osmanlı idari sisteminde rastlanan ocaklık sancakları hükümet ve yurtluk-ocaklık denilen iki farklı çeşidi vardır. Hükümet ve yurtluk ocaklık sancakların ortak özelliği, bunların idaresinin itaat ettikleri ve yükümlülüklerini yerine getirdikleri sürece belli bir ailenin tekeline bırakılmasıdır. Hükümet denilen sancaklar mülkiyet, yurtluk-ocaklık sancaklar ise arpalık ve sancak hassı yoluyla verilirdi. Ancak ocaklık sancaklarda kanunnâme hükümlerine aykırı birçok uygulamaya rastlanmıştır. Yurtluğun “devlete ait bir gelirin kaydıhayat şartıyla tasarruf veya tevcih edilmesi” şeklinde tarif edildiği de görülmektedir. Buna göre yurtlukta yalnızca kaydıhayat şartı, ocaklıkta irsen intikal, yurtluk-ocaklıkta irs ve kaydıhayat birlikte bulunurdu ve yurtluk-ocaklıkta irsî bir devamlılık söz konusu idi. Kendilerine yurtluk veya yurtluk-ocaklık olarak arazi tevcih edilen aşiret sahibi kişiler buranın resmî sahibi değildi; araziyi satamaz, bağışlayamaz, vakfedemezlerdi. Bu statünün devamı, sadakatle hizmet ve kendilerine verilen görevleri eksiksiz yerine getirmekle doğrudan ilgiliydi. Yurtluk olarak tevcih edilen arazi parçaları bir aşiret reisinin şahsında tek bir kişiye ait olabileceği gibi ortak bir mülkiyet veya kullanım hakkı ile birlikte bütün aşirete yahut bir zümreye de ait olabilirdi. Bunun bir örneği atçeken (esbkeşân) taifesine verilen yurtluklardır.[8]

Osmanlı Devleti’nin bu sistemi kurmaktaki temel amaçlarının siyasi yönden hareketli olan hudut bölgelerindeki yerli beylerin nüfuzundan faydalanmak ve merkezi otoriteyi bir ölçüde bu beyler vasıtasıyla korumak ve tesis etmekti. Öte yandan devletin yurtluk ocaklık sancaklarda ortaya koyduğu yapının unsurlarını göz önünde bulundurarak buraları idare olarak özerk birimler şeklinde algılamamak lazımdır. Zira devletin denetim ve kontrolünü sıkı bir şekilde hissedildiği bu bölgelerde bir aşiretin idaresi bile devlet tarafından onaylanan idarecilere bırakılmakta ve özerkliği andıran idari sistem görülmemektedir. [9]

Osmanlı Devleti tarafından yurtluk-ocaklık ve hükûmet sancaklarına sahip olan Kürt beylerine, buraların kendi ailelerinin mülkiyetinde olduğuna dair birer Temliknâme verilmiştir. Bu temliknâmelerde ne şartlarla bu sancakları tasarruf edecekleri tek tek açıklanmıştır. İlki, Yavuz zamanında verilen bu temliknâmeler her padişah tarafından yenilenmiştir.

Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki bu sancakların yukarıda belirtilen statüleri sabit ve değişmez değildir. Siyasî şartlara göre, gerektiğinde değişikliğe gidilebilmektedir. Değişmeler, tahrir zamanlarında ve İran savaşlarının hüküm sürdüğü dönemlerde daha çok olmuştur. Devlet, bazı sancakları klasik sancak hâline getirebildiği gibi, uygulamadaki birtakım zorlayıcı sebeplerle bazı sancaklara bir takım imtiyazlar da tanımıştır. Meselâ, XVII. yüzyılda Sağman ve Mazgirt sancaklarının sancak beylerinin re’ayâya zulmettikleri gerekçesiyle sancaklıktan çıkarıldıkları bilinmektedir. Bu noktadan hareketle, yurtluk-ocaklık veya hükûmet sancakları, Osmanlı merkezî otoritesinin dışında, bir nevi muhtariyete sahip olduklarını düşünmek hatalıdır. Bilakis, her iki sancak tipi de Osmanlı merkezî otoritesinin, malî, adlî ve askerî olmak üzere çok sıkı bir kontrolü altındadır.[10]

Yurtluk-ocaklık sancaklarda, klasik sancaklarda olduğu gibi tahrir yapılmakta ve tımarlı sipahi bulunmaktadır. Ancak sancak beyliğini elinde bulunduran ailenin üyelerine bazı imtiyazlı zeamet ve tımarlar tevcih edildiği görülmektedir. Ayrıca sancak beyleri kendilerine tahsis edilen haslar tasarruf etmekte ve sefer zamanında sancağı sipahileriyle ve kendi kapı halkı ile beraber savaşa katılmaktadır[11]

Yavuz Sultan Selim, 1514 Çaldıran Savaşı sonrasında, İdris-i Bitlisî ile yaptığı anlaşma ile Doğu ve Güneydoğudaki eyaletlerini kendine bağlamıştır. Bu tarihten sonra yapılan idari düzenlemelerle, Doğu ve Güneydoğu’da, Klasik Osmanlı Sancakları, Yurtluk- Ocaklık ve Hükümet Sancakları şeklinde düzenlendi. Bu idari düzene göre, Yurtluk-Ocaklık sancaklarında Kürt emirleri, Osmanlı idaresine karşı özerkliklerini koruyacak, yönetim babadan oğula geçecek, vergilerini ödeyecekler ve savaşlarda Osmanlı Devleti’ne asker vereceklerdi. Bu yönetim tarzı sayesinde Osmanlı Devleti, doğudaki sınırlarını güvenlik altına alırken, geleneksel yerel yöneticiler de kendi iktidarlarını pekiştiriyorlardı. Bu husus devlet hamiliğinde güçlü Kürt liderliği oluşumunu sağladı. Bu oluşum, aşiretler içindeki sosyal tabakaları da etkiledi. Aşiretin içinde en üst tabakayı askeri güçler oluşturdu. Alt tabakayı ise aşiretlere tâbi ve gelirin esas kaynağını oluşturan gayrimüslimler ve aşiretten olmayan köylü ve kentli Kürtlerden meydana geldi. Osmanlı Devleti’nin uyguladığı sistemle bu aşiretlerin siyasi ve idari sınırları çiziliyordu. 16. ve 17. yüzyıllarda Osmanlı Devleti, bölgede uyguladığı bu sistemle Kürt emirlerini kontrol altında tutabiliyordu. Fakat 18. ve 19. yüzyılda Osmanlı Devleti’nin gücünü kaybedip merkezi otoritesinin zayıflaması üzerine emirler, II. Mahmud’un tahta geçmesine kadar azalmış otoritelerini geri kazanmaya, yarı bağımsız hareket etmeye başladılar. II. Mahmud’un tahta geçmesi ve 1839’da Tanzimat’ın ilan edilmesiyle daha merkeziyetçi bir politika takip edildi.[12]

[1] Orhan Kılıç, “Yurtluk Ocaklık Ve Hükümet Sancaklar ÜzerineBazıTespitler”,Dergiler.Ankara.Edu.Tr/Dergiler/19.1248.14269.Pdf,( E.T. 04.04.2015), s.119

[2] Yakup Karataş, Bayezid Sancağı Ve İdarecileri  (1700-1914), Kitabevi Yayıncılık, İstanbul 2014, s.8-9

[3] Orhan Kılıç,” Yurtluk”  Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, İstanbul 2009, s.614

[4]  Yakup Karataş, Bayezid Sancağı Ve İdarecileri  (1700-1914), Kitabevi Yayıncılık, İstanbul 2014, s.11

[5] Orhan Kılıç,” Yurtluk”  Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, İstanbul 2009, s. 614

[6] Orhan Kılıç,” Ocaklık”  Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, İstanbul 2007,c.33, S. 317

[7] Orhan KILIÇ, “Ocaklık Sancakların Osmanlı Hukukunda Ve İdarî Tatbikattaki Yeri”, http://web.firat.edu.tr/sosyalbil/dergi/arsiv/cilt11/sayi1/257-274.pdf, (E.T. 04.04.2015), s.5

[8] Kılıç,” Yurtluk”  Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, S. 614-615

[9] Yakup Karataş, Bayezid Sancağı Ve İdarecileri  (1700-1914), Kitabevi Yayıncılık, İstanbul 2014, S.9

[10] Cabir Doğan, “XVI Yüzyıl Osmanlı İdari Yapısı Altında Kürt Emirlikleri ve Statüleri”, SDÜ Fen Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, Mayıs 2011, Sayı. 23, s.35-36

[11] Mehmet Ali Ünal, “XVI Yüzyılda Çemişgezek Sancakları İdari Yapısı”, Osmanlı Araştırmaları

XII,  İstanbul – 1992,s.376

[12]  Melike Sarıkçıoğlu, “ İran Arşivlerine Göre Şeyh Ubeydullah İsyanı” Sosyal Bilimler Dergisi, c. 3, Sayı 5, Haziran 2013, s.1-2

İbrahim EŞİYOK

SAKARYA ÜNİVERSİTESİ