01 Mayıs 2025 Perşembe
Dosya

Şairin “Şehrin İnsanı” Dediği Yerden..

 

İngiltere’de başlayan ve etkisi tüm dünyaya yayılan sanayi inkılabı ile şehir nüfusu artmış ve sosyolojide “şehir” ve “kent” ayrımı yapacağımız bir dönüşüm başlamıştır. Sosyolojik manada kente dair toplumsal problemlerden kastettiğimiz modern dönemin kentlerine ait olgulardır. Geleneksel şehirlerde hem nufüs hem toplumsal yapı hem kamusal alan bu günkü gibi bir yapı arz etmemektedir. Sosyolog Rıchard Senett “Kamusal İnsanın Çöküşü” adlı eserinde Londra ve Paris şehirlerinin 1850’lere gelindiğinde artan nüfustan dolayı yaşadığı toplumsal sıkıntılardan bahsetmektedir. (Sennet, s.172) Sanayi inkılabı sonrası artan kentleşme tüm dünyada toplumsal problemlere sebep olmuştur. Seküler ve kapitalist bir mantık üzerinden şekillenen kentler burada yaşayan insanların anlam ve aidiyet duygularını tatmin edememiş ve sağlıklı, huzurlu şehirler yerine hızın ve hazın egemen olduğu kentler veya yarı modern kentçikler oluşmuştur. Sosyolog Celaleddin Çelik’e göre Türkiye’de kentleşme Sjoberg’in sınıflandırmasıyla “Sanayileşmeye bağlı olmayan kentleşme” olarak tanımlanmaktadır. Özellikle 1950 sonrasında şehirlere göçün hız kazandığı, kentlerdeki nüfusun arttığına vurgu yapılmaktadır. (Çelik, s.56) Yine Çelik’e göre Türkiye’nin kentleri, geçiş dönemi kentleri özelliği gösterip hem modern mimari yapıları ve kültürü içinde barındırıp hem geleneksel yapı ve kültürü içinde barındırmakta ve bunların karmasından arabesk bir şehir kültürü oluşmaktadır. Günün sonunda 2008 yılında yapılan bir araştırmaya baktığımızda ise tarihte ilk defa şehir nüfusunun oranının köy nüfusundan fazla olduğu görülmüştür.

Kentleşme ve modern toplumsal problemler sosyolojinin konuları arasında yer alır. Sosyolojide araştırma konusu olan, kapitalist kültürün etkisiyle yaygınlaşan ve yaygınlaşabilecek ortamı kentlerde daha kolay bulabilen toplumsal problemlerden bazıları şunlardır. Temel toplumsal yapı olan ailedeki değişimler, kentleşme ve toplumsal ilişkiler, kentleşme ile değişen mimari ve iletişim biçimleri, şehir ve kent kültürü, şehir ve kent ki kanaatimce bu iki kavramında farklı kültürel kodları bulunmaktadır. Şehirlerde artan suç oranları, kötü alışkanlık bağlamında bağımlılıklar, boşanma oranları, kentlerdeki psikolojik rahatsızlıklar, depresyon, kamusal alan tartışmaları vb.    

Senett’ın 19.yy’da patlak verdiğini söylediği kamusal kriz ve toplumsal problemler bize 15.yy’dan itibaren Batı’nın kurguladığı ve tüm dünyayı küresel bir köye dönüştüren yaşam biçiminin insanlığa huzur ve mutluluk getirmediğini göstermektedir. Artan suç oranları, sapkınlıklar, intiharlar, psikolojik rahatsızlıklar bugün ele alacağımız “tersine göç” kavramı bu durumun bariz göstergeleridir.  

Yukarıda bazılarını belirttiğimiz toplumsal ve bireysel problemlere özellikle Türkiye’de 2000 sonrası “tersine göç” dediğimiz bir sosyolojik gerçek eşlik etmiş ve şehirlerden köylere geri dönüş, sosyolojinin araştırma konuları arasına “tersine göç” ve “yeni köylü turistler” başlıkları ile eklenmiştir. “Yaşam tarzı göçü bağlamında kentten kırsala kaçış: Yeni köylü turizm girişimcileri üzerine nitel bir araştırma.” Başlıklı Balıkesir Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi’nde,  2021 yılında yapılan araştırma ve makale bu konudaki çalışmalar arasında yer almaktadır. Tersine göç insanların göç ettikleri yerlere geri dönmesi olarak tanımlanmaktadır. Gecekondulaşmanın getirdiği sıkıntılar, göç eden kişilerin kentleşme sürecine ayak uyduramaması, sanayinin göç hızına yetişemeyip işsizliklere neden olması, kent hayatının neden olduğu yabancılaşma psiko sosyolojik durumu, kalabalıklar içinde yalnızlık ve yalıtılmışlık duygusu, anlam ve aidiyet bağlarının kent hayatında kurulamaması gibi sebepler tersine göçün sebepleri arasında görülebilir. (Kılıç, Buzlukçu, s.1390)

Hayatın içinde çevremize baktığımızda hatta kendi içimize baktığımızda daireden çok müstakil bahçeli bir evde yaşamak isteyen bir insan bulursunuz. İnsan fıtratı gereği toprağa meyillidir. Topraktandır. Toprağa dokunmak, gökyüzüne bakmak, ağaçları selamlamak, güneşi yağmuru, karı hissetmek, kuşları tanımak ister. Adını koyamasa da aslında istediği yaradılışına uygun bir yaşam biçimidir. Bu konuda Mustafa Kutlu’nun bahsettiği dördüncü kattan sonraki dairelerdeki yaşamın insan psikolojisini olumsuz etkilediği araştırması da manidardır. Çevremizde şehirde dairelerde yaşayan her ailenin hayalinin yakın bir köy de nefes alabileceği bir evinin olması kent hayatından bir kaçış olarak değerlendirilebileceği gibi modern insanın içinde bulunduğu açmazı tarif etmesi bakımından da önemlidir. Sosyolojik olarak yeni köylü turistler konusuna geri dönecek olursak bu durumun köy hayatını değiştirdiğini görmekteyiz. Geri dönmek isteyen yazlıkçılar ve temelli göç edenler bile şehirde alıştıkları konforun dışına çıkmak istememekte ve yeni alışkanlıkları ile köylerde yaşamak istemektedirler. Bu durum köylerin doğallığını bozmaktadır. Kentlerde yaşayan toplumsal ve psikolojik problemler böyle bir dönüşte farklı sosyolojik problemler olarak yeniden sosyolojinin konusu olarak geri dönmektedir. Köye uyum, soğuğa dayanıklılık, koku, evcil olmayan hayvanlar, sosyal ortamların yokluğu, ulaşım, ilçeye uzaklık, hava koşulları, iş, okul gibi başlıklar yeni köylü turistin karşılaştığı problemler olarak görülmektedir.

Günün sonunda üstat “Özel” şairin “Üç Frenk Havası” şiirinin ikinci bölümü şehrin insanının dramının şiiridir ve bu gerçekle yüzleşmiş her kentli şehirden kaçmak ister vesselam…

 

ÜÇ FRENK HAVASI

      …..

 2. Alum Cantabile

 

 Ben ne büyük bir dalgınlıkla bakmış olmalıyım ki hayata

 görmedim orda çinko damlar ve plastik sürahilerin tanrısını

 yerime yadırgadım

 yerim olmadı zaten kendi mezarımdan başka

 çılgının biri sanılmaktan sakınmaya vaktim olmadı

 durmadan beyaz bir aygırla taşardım derin göllerden

 bir gebe kısrakla kaçardım derin ormanlara

 güneşin zekasıyla doymak isterdim

 kaba solgun kağıtlar sunardı

 şehrin insanı bana

 

 şehrin insanı, şehrin insanı, şehrin

 kaypak ilgilerin insanı, zarif ihanetlerin

 

 O gün bugün, şehri dünyanın üstüne kapatıp bıraktım

 kapattım gümüş maşrapayla yaralanmış ağzımı

 ham elmalar yemekten göveren dudaklarım

 mırıldanmasın şehrin mutantan ve kibirli ağrısını.

 Azıcık gece alayım yanıma yalnız

 serçelerin uykusuna yetecek kadar gece

 böcekler için rutubet

 örümcekler için kuytu

 biraz da sabah sisi

 yabani güvercin kanatları renginde

 biz artık bunlar olarak gidiyoruz

 eylesin neyleyecekse şehrin insanı

 

 şehrin insanı, şehrin insanı, şehrin

 bozuk paraların insanı, sivicelerin

 

 işte öldüm, işte son kadife çiçekleri

 son defneler, badıranlarla kefenlediler beni

 bütün kaçaklar için inci bir melhem oldu benim ölümüm

 

 bütün hoşnutsuzlar yanlarında saklayacak

 benim ölümümden yayınlan kırpıntıları

 boğaz tokluğuna çalışanlar

 özenle kilitleyecek göğüslerine

 benim ölmüş olmamı

 hiç bir yaprak damarından

 hiçbir su özünden atamayacak beni

 ortaya benim ölümüm sürülecek

 pey akçesi olarak

 tanrıların ölümünü bir üstlenen çıkınca

 ama neler olup bittiğini hiç bir ayetten

 hiçbir vakit anlamayacak şehrin insanı

 

 şehrin insanı, şehrin insanı, şehrin

 pahalı zevklerin insanı, ucuz cesaretlerin

 

 İsmet Özel 

…..

 

KAYNAKÇA

Kılıç, S. N., & Buzlukçu, C. (2021). Yaşam tarzı göçü bağlamında kentten kırsala kaçış: Yeni köylü turizm girişimcileri üzerine nitel bir araştırma. Balıkesir Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 24(46-1), 1387-1400

Sennett, R. (1996), Kamusal İnsanın Çöküşü, (Çev. Serpil Durak& Abdullah Yılmaz), İstanbul: Ayrıntı Yayınları

Sennett, R. (2022), Gözün Vicdanı (4.Baskı), (Çev. Süha Sertabiboğlu & Can Kurultay), İstanbul: Ayrıntı Yayınları

Sennett, R. (2022), Ten ve Taş (6.Baskı), (Çev. Tuncay Birkan), İstanbul: Metis Yayınlar

Çelik, C. (2013), Geleneksel Şehir Dindarlığından Modern Kent Dindarlığına, İstanbul: Hikmet Yayınevi

 

Melek Öztürk Köroğlu