216. Sayı / Bosna, Mavi Nehirlerde Işıldayan Cennet Sabahlarıdır.

Bazı topraklar vardır; insana bir ülkeyi değil, bir duyguyu hatırlatır. Sadece manzarasıyla değil, taşıdığı ruhla dokunur insana. Tarihin gölgesinde büyümüş şehirleri, suskunluğunda bile çok şey anlatan sokakları vardır. Bosna da böyledir. Bir nehrin kenarında yürürken tarihle selamlaşırsınız; bir cami avlusunda durduğunuzda, yüzyıllar boyunca edilen duaların arasında kalırsınız.  Bir yabancı değil, ev sahibi gibi hissedersiniz.

Yeşilin en koyusuna boyanmış vadiler, camilerin göğe uzanan zarif minareleri, köprülerin altında akan nehirler… Bosna, doğasıyla büyüleyen bir coğrafyadır. Ancak tüm bu güzelliğinin orta yerinde derin bir hüzün taşır. Bir yanda Osmanlı'dan yadigâr yapılar, öte yanda duvarlarında hâlâ mermi izleri duran evler... Tarihin içimize bıraktığı bir sızı, ümmetin kalbinde açılmış bir yaradır Bosna.

Bu topraklar yalnızca bir ülkeyi değil; bir imtihanı, bir şahitliği, bir aidiyet bilincini temsil eder. Bosna, Avrupa’nın ortasında Müslüman kimliğiyle direnmenin; ezanla yaşamaya devam etmenin, bir mezar taşı bulabilmek için yıllarını adayan annelerin, evladını son kez kamyon kasasında gören babaların, dillerini ve dinlerini korumak uğruna bedel ödemiş bir halkın hikâyesidir. Bu yüzden Bosna’ya bakmak; ümmetin yakın tarihine bakmaktır. Dünyanın gözleri önünde, insanlık onurunun bir mezara daha gömüldüğünü görmektir.

Bilge Kral Aliya İzzetbegoviç, “Unutmayın, unutulan soykırım tekrarlanır!” demişti. Biz de Genç Öncüler Dergisi olarak 216. sayımızda hatırlamak ve hatırlatmak için Bosna’yı dosyaya taşıdık ve “Bosna, Mavi Nehirlerde Işıldayan Cennet Sabahlarıdır.” manşeti ile bu özel sayıyı hazırladık.

Bu özel sayımızda yazarlarımızdan Müberra Zırıh, tarihi bir bakış açısı kazanmamız için kronoloji sayfasını hazırladı. Yusuf Bera Kara, Bosna hakkında bilinmesi gereken temel bilgileri derledi. Harun Küçükaytekin, “İmparatorluğun Nefes Bulduğu Topraklar” başlıklı yazısında, Osmanlı Devleti için Balkan topraklarının önemini kaleme aldı. Mehmet Emin Öztop, “Bir Gencin İlk Yurtdışı Seyahati Neden Bosna Olmalı?” sorusuna cevap verdi. Zeyneb Rabia Yazıcı, “Yolum Bosna’ya Düştüğünde” başlıklı gezi yazısı ile bir süreliğine de olsa bizleri Bosna’ya götürdü. Mustafa Halit Genç, “İnsanlık Dışı Bir Milletin Suçu: Sırpların Soykırımı” başlıklı yazısı ile 1995 yılında Srebrenitsa’da yaşanan katliamı hatırlattı. Mehmet Tokar, “Sahipsiz Kemikler ve Sahibi Belli Zulümler” başlıklı yazısı ile hukuk sayfasını hazırladı. Portre sayfasında Betül Ünlü, Aliya İzzetbegoviç ve Bosna şehidi Selami Yurdan’ı tanıttı. Melek Öztürk Köroğlu ise yapmış olduğu kitap tahlili ile bu sayımıza katkıda bulundu.  Merve Mahitapoğlu, Adem Kasa ve Saliha Delibašić Kasa ile “Bosna'da Gençlik ve İslami Kimlik” üzerine röportaj gerçekleştirdi. Senanur Yaşaroğlu, Bosna’da bu sene 515. düzenlenen Ayvaz Dede Şenlikleri’ni yazdı. Bu özel sayımıza katkıda bulunan tüm yazarlarımıza, fotoğraf konusunda destek olan Merve Mahitapoğlu ve Mehmet Emin Öztop’a ve bizi misafir edip sorularımızı cevaplayan  Kasa ailesine  teşekkürlerimizi sunuyoruz.

Genç Öncüler olarak her koşul ve durumda hakkı dile getirip istikamet üzere olma sorumluluğumuzu yerine getirme gayesiyle bu ayki dergimizi siz değerli okuyucularımızın idrak ve beğenisine sunuyoruz. Her sözümüzün başı Allah’ın adı ile ve yine her sözümüzün sonu Allahuâlem olmak üzere.